Sosyal-Duygusal Gelişim

Sosyalleşme, çocuğun gelişiminin önemli bir parçasıdır. Ileride sosyal çevre ile uyum sağlamış bir birey olması, buna bağlıdır. Sosyalleşme, kendiliğinden olan, mekanik bir süreç değildir. çocuğa bu konuda rehberlik edilmeli ve belli bir disiplin kazanmasına çalışılmalıdır. Bununla beraber, çocuğun bu süreçle ilgili gösterdiği çaba ve işbirliği, onun eğitiminden sorumlu kişilerce cesaretlendirilmelidir. çocuğun işbirliği, sizin ve çocuğunuzun eğitiminden sorumlu kişilerin onunla kuracağı sıcak ve onaylayıcı bir tutumla gelişir.

Sosyalleşmenin Şartları

1- Sosyal becerileri geliştirmek: Sosyal becerilerin gelişimini etkileyen bazı faktörler vardır:

a) çocuğun mizac : Bazı çocuklar, diğerlerine göre daha sosyaldirler ve böylece, çevrenin daha fazla ilgi ve sempatisini toplarlar. Sıcak kişiler-arası ilişkileri, sosyal beceri gelişimini kolaylaştırır.

b) Yakın ilişkilerin niteliğ: çocuğun diğerleriyle yakın ilişkiler kurma olanağına sahip olması, belli bir sosyalliği garantiler, çünkü; başkalar ile iyi ilişkiler kurması konusunda gerekli olan güveni çocuğa verir. diğer başka yetişkinlerle güvene dayalı ilişkiler kurma şansı olan çocuk, toplumda kabul edilen sosyal davranışları öğrenir.

c) çevrenin izlenimi: çocuk, daha bebekken, çevresindekiler, onun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için kullandığı jest ve mimikleri anlamlandırmalıdırlar. İhtiyaçlarının doyurulması ve saygı duyulması , onu başkalarına açılmaya ve sosyal becerilerini geliştirmeye iter.

e) Psikomotür gelişim: Psikomotür becerileri ve kapasitesi sayesinde çocuk, çevresiyle olan ilişkilerini çeşitlendirebilir ve başka kişileri Tanıma olasılığını arttırarak sosyal ilişkilerini zenginleştirir.

f) Bilişsel gelişim: Bilişsel beceriler, çocuğu, yavaş yavaş egosantrik bakış açısından uzaklaştırarak, Başka duygu ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamasına, dolayısıyla, onlarla daha iyi ilişkiler kurmasına olanak Tanır.

2- İletişimi geliştirmek: Kendini iyi ifade etme ve başkalar tarafından anlaşılma isteği, çocuğu”sözlü ” ve”sözsüz” iletişim tarzını geliştirmeye iter. Etkili biçimde iletişim kurmayı bilmek, sosyal becerilerin gelişiminde önemli bir rol oynar. Burada, yetişkinlerin desteği ve yardımı çok önemlidir.

3- Yaşıtlar ile ilişkiler: çocuklar, 6 aydan itibaren, diğer çocuklarla sınırlı, fakat, ahenkli ilişkiler kurabilirler. örneğin ; 6 aylık bir bebek, bir yandan biberonla sütünü içerken, bir yandan da oyuncakların alıp vererek eğlenebilir. 10-12 aylık bir bebek, diğer bir bebek ağlıyorsa, kendisi de gözyaşlarına boğulabilir. 13-14 aya doğru, ağlayan başka bir çocuğu okşayabilir ya da sarılabilir. 18 aya doğru, bir diğer çocuğun, kırık olan oyuncağın kendi sağlam oyuncağı ile değiştirerek teselli edebilir. Bu örnekler, çocuğun çok küçük yaşlarda bile çevresindekilere karşı ne kadar hassas olduğunu göstermektedir; özellikle çocuklara karşı. Yaşıt çocuklarla beraber olabileceği bir ortam, çok önemlidir, çünkü; çocuğa, gözlemleme, taklit etme ve sosyal yeteneklerini ifade etme fırsat verir.

4- Ebeveyn ile ilişkiler: Ebeveyn-çocuk ilişkileri , sosyal gelişim için çok önemlidir, çünkü; ebeveyn çocuk arasındaki yakın ilişkinin niteliği tüm diğer öğretilerin temelinde yer almaktadır. Bu yakın ilişki (yada bağlanma) nın kalitesi, bebeğe gösterilen özene ve onunla geçirilen zamanın süresine bağlı olarak değişir.

5- öğretmen ile ilişkiler: Yeni araştırmaların da gösterdiği gibi; çocuğun sosyal gelişiminde”anne”nin oynadığı rolün dışında başka insanların da rol önemlidir. Bu kişilerden birisi de öğretmenlerdir. öğretmen gösterdiği özen ve kurduğu sıcak iletişimle çocuğa fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına cevap verebilecek kapasitede olduğunu gösterecektir ve böylece, çocuk, öğretmenine”başlanabilecektir”. Bu ba sayesinde öğretmen, çocuğun kendi sosyal gelişimine katılımını sağlamış olacaktır.

Sosyalleşme süreci içerisinde çocuğun kazanması gereken temel sosyal beceriler

Empati duygusunun gelişimi;
Başka Haklarına sayg bilincinin gelişimi;
Başkalarına yardım bilincinin gelişmesi ve bundan memnuniyet duyma;
İşbirliği bilincinin gelişimi ve rekabet duygusunun tehlikelerini öngörebilme;
Arkadaşlığı keşfetme ve bundan zevk alma, sevin duyma;
Kendini daha çok”sözlüe” ifade edebilme hassasiyetine sahip olmak;

Kendi kendini kontrol etme ve ahlaki bilinç

Sosyal beceri potansiyelini geliştirmek ve gerçekleştirmek için çocuk, toplumun empoze ettiği kurallar ve değerleri kendi kural ve değerleri gibi kabul etmek zorundadır. Bunun için çocuk, oto-kontrol duygusunu geliştirmeli ve ahlaki bilincini içselleştirmelidir.
Kendileri üzerinde kontrol geliştirebilmiş kişiler, daha tutarlı ve sabırlıdırlar, ihtiyaçlarını daha uygun yol ve yöntemler kullanarak giderebilirler ve ruh sağlıklarını koruyabilirler. Aileler ve Eğitimciler, benlik duygusunun gelişimine yardım ederek, çocuğun kendi üzerinde kontrol duygusunu pekiştirebilirler. Bu amaçla, çocuğun olgunluk seviyesi ve yaşına uygun kararları alması yönünde fırsatlar sağlanmalıdır.

Kişisel kontrol, ahlaki bilincin kazanılması ve “iyi”,”kötü ” nosyonunun içselleştirilmesini de içerir. Aşağıda yer alan iki faktör, bu bilincin yerleşmesi için gereklidir:

1- çocuk ve yetişkin arasında zenginleştirici ve sevgi dolu bir ilişki,

2- çocuğa bazı şeylerin neden yapılmaması veya yapılması gerektiğini ifade eden tümevarım tekniçinin kullanılması:”Kum atmana izin veremem, çünkü; kum, kardeşinin gözüne gelebilir “. Her açıklama, çocuğa başkaların da düşünerek hareket etme motivasyonu sağlamalıdır. Böylece, çocuk, kişisel özgürlüğün kısıtladığını düşündüğü kurallara körü kürüne uymak yerine sosyal çevresine göre davranmayı öğrenir.

Sağlıklı bir disipline doğru

gerçek disiplin, çocuğu pozitif ve yapıcı bir biçimde eğitmektir. Asla ceza ile e değer değildir. Disiplin, çocuğa özsaygısını yitirmeden, sosyal zorunluluklara ve kurallara uymasını öğretmektir. Disiplin, çocuğun bazı kuralların neden var olduklarını anlayarak, onları özümlemesine yardım eder. Etkili bir disiplin, çocuğun onu çevreleyen dünyaya duyduğu güven duygusunu arttırmalıdır. Etkili bir disiplin için bazı Şartların yerine gelmesi gerekmektedir: yetişkin, çocuğa rehberlik etmeli ve onun ihtiyaçlarına saygı duymalıdır; kurallar çocuğa öğretmek için yeterli zaman harcamalıdır; ortaya çıkması muhtemel bazı problem ve çatışmalar konusunda uyarılarda bulunmalıdır; açıklamalar ve çocuktan istenilenler, onun gelişim dönemine uygun olmalıdır.

Sağlıklı ve tutarlı bir disiplin uygulamaya çalışıldığı bazı durumlarda bile çocuğun kendi kendisini kontrol etmek ve sosyal alanda kabul edilebilir bir biçimde davranmakta zorlandığı görülebilir. Bu durumda, çocuklara yardım etmek ve araya girmek gerekebilir.

İşte bazı temel kurallar:

Arzu edilmeyen bir davranış durdurmak için uygun bir zamanda araya girerek kesin ve kararl davranmak. çocuğun asla başkasının Haklarını ihlal etmesine, vurup kırmasına izin vermemek.

Ansızın oluşan bir problem karşısında çabuk hareket etmek. örneğin; şiddetli meydan okumayla sonuçlanabilecek her türl tartışmayı hemen sonlandırmak.

Bazen bir problem karşısında fiziksel bir uyarı gerekebilir. Örneğin; çocuğu yavaşça, ama kararlı bir biçimde kollarından tutup gitmesini engellemek ve sizi dinlemesini sağlamak gerekebilir. Şu cümle etkili olabilir: “Sakinleştiğin zaman gitmene izin verebilirim ve o zaman konuşabiliriz”.

Kaçınılması gereken bazı disiplin yöntemleri

Bazı disiplin yöntemleri, çocuğun güdülerini kontrol etmesine, sınırlar anlamasına yardım etmek konusunda etkili değildirler, hatta, zararl bile olabilirler. örneğin; ac alaylar , vurmalar vs.. çocuğun benlik değerini zedelediği gibi duygusal gelişimine de engel olurlar. Ona vurmak, utandırmak, bağırmak, eleştirmek ya da onu bir odaya kapatmak, sadece yetişkinden korkmayı öğretir. Bu tarz bir cezalandırma, güvensizliğe, yalana , gizliliğe ya da saklamaya yol açabilir. Güç yada şiddet kullanılarak boyun eğdirilen çocuğun dikkati, itaat etmediği kuraldan çok çektiği acıya, aşağılanma ve dışlanma hislerine yöneliktir. kısacası , bu cezalar olumsuz duygularla dolu oldukları için sonuçlar da olumsuzdur.

Psikomotor Gelişim Oyunları

  • GELİŞİM ALANI: Psikomotor Gelişim
  • OYUNUN ADI: Geri Geri Yarışma

HEDEF: Büyük-küçük kaslarını kullanabilme (Adımlama hareke­tinde denge sağlama)

DÜZEY: 5-6 yaş

ARAÇ-GEREÇ: Sandalye ve sehpa

OYUNDAKİ ÇOCUK SAYISI: 10

UYGULAMA: Çocuklar eşit iki gruba ayrılır. Her iki grup oyuncu­ları birbiri ardına sıralanırlar. Bunların 8-10 adım karşısına birer san­dalye ya da sehpa konur. Öğretmen oyuna başlama işareti verince grubun ilk oyuncuları çıkış çizgisinden sehpaya kadar geri geri koşar­lar. Sehpanın arkasından dolaştıktan sonra düz koşu ile iki numaralı arkadaşının eline vurur, sıranın arkasına giderler. Diğer oyuncular da aynı hareketi yaparlar. Yarışmayı önce tamamlayan grup birinci olur.

Psikomotor Gelişim Oyunları

  • GELİŞİM ALANI: Psikomotor Gelişim
  • OYUNUN ADI: Şef Der Ki

HEDEF: Parmaklan doğru kullanabilme

DÜZEY: 4-5 yaş

ARAÇ-GEREÇ: –

OYUNDAKİ ÇOCUK SAYISI: 10-12

UYGULAMA: Çocuklar dirseklerini masaya dayar, ellerini yukarı kaldırıp bekler. Öğretmen (şef) oyuna başlar:

–   Şef der ki, parmaklar aşağı (Parmaklar masaya bakar).

–   Şef der ki, parmaklar yukarı (Parmaklar yukarı kaldırılır).

–   Şef der ki, parmaklar sallansın (Parmaklar yukarıdaysa yuka­rıda, aşağıdaysa aşağıda sallanır).

–   Şef der ki, dedikten sonra oyunu yöneten sesini çıkarmaz, hiç­bir hareket yapmazsa, çocuklar da eski durumda kalmalıdır.

Değişiklik: Öğretmen çocukları yanıltmak için, söylediğinden baş­ka bir hareket yapar. Örnek: Şef der ki parmaklar yukarı der, fakat parmaklarını aşağı indirir. Bu sırada çocuklar, öğretmenin dediğini yapmalı, fakat yaptığını yapmamalıdır.

PSİKOMOTOR GELİŞİM DÖNEMİ (Spor Hareketler Dönemi)

SPORLA İLGİLİ HAREKETLER DÖNEMİ (7-12 YAŞ)

Bu dönem, genelde 7 yaş yukarısını kapsar. İlkokul çocukları, yeni beceriler kazanmaktan çok daha önce kazandıkları temel becerileri daha akıcı ve doğru olarak ortaya koyarlar. Burada ’spor’ terimi geniş anlamıyla kullanılmıştır. Yani yalnız yarışma değil; aynı zamanda eğlence ve spor etkinlikleri açısından gönüllü katıldıkları faaliyetler; oyun, dans gibi aktiviteleri de kapsayan bir araç olarak benimsenmiştir. Bu dönemdeki gelişim hızı psikomotor olgunluğa ve duygusal etkinliklere bağlıdır.

Yedi yaşından on yaşına kadar olgunlaşmış olan temel becerilerini birleştirerek sporla ilgili beceriler de kullanma başlar. Kuvvet, dayanıklılık, hız, denge gibi özelliklerin gelişmesiyle performans artar. Değişik hızlarda ip atlama, taş sektirme ve top fırlatma gibi harekeler bu evrimin tipik geçiş hareketleridir. Hareketler giderek daha karmaşık ve spor türüne özgü seçilmeye başlanır. 11 yaşından sonra beceri gelişmesinde bireysel farklılıklar ve bir branşa (statüye bağlı olarak) yönelme ortaya çıkar. Kapsamlı alıştırma ile yeni birçok hareket öğrenilmiş ve pekiştirilmiş olur. Çocuklar, hareket becerilerini öğrenmeye ve yarışmaya çok isteklidirler. Daha sonraki yaşlarda ise spor dalına özgü hareketler ve becerilerle yaşlara göre spor dalları söz konusu olur.

PSİKOMOTOR GELİŞİM NEDİR ?

Motor kelimesi anlam olarak ‘hareket’i ifade eder. Dünyaya gelen her birey, daha anne karnında iken fiziksel olarak gelişmeye başlar. Dünyaya geldiğinde de bu gelişim hızlanarak devam eder. Önceleri refleks olan bu hareketlerin bazıları, refleks olarak ömür boyu devam ederken, bazıları da zamanla organların bilinçli olarak kullanılması ile motor becerilere dönüşür. Nefes alıp vermek ya da göz kırpıştırmak ömür boyu bireyin istemi dışında da olsa devam eden refleksif hareketlerdir. Oysa tek ayak üzerinde sekmek ya da kâğıt kesmek, organların kullanımının bilinçli olması ile yapılan eylemlerdir ve ‘psikomotor gelişim’ içinde değerlendirilirler.

Psikomotor gelişim, yaşam boyu devam eden ‘motor’ becerilerde ortaya çıkan davranışların kontrol altına alınması sürecidir. Söz konusu olan davranışlar; duyu organları, zihin ve kasların birlikte çalışması ile ortaya çıkar. Bir anlamda bu davranışların kontrol altına alınmasını sağlayan süreç, ‘psikomotor gelişim’i ifade eder.

Psikomotor gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanır. Motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. Motor gelişim, düzenli bir sıra izler.

Büyük kas motor becerileri, aynı zamanda ‘kaba motor beceriler’ veya ‘geniş kasların kullanılması’ diye de anılmaktadır. Emekleme, ayakta durma, yürüme, koşma, salınım, dönme, yuvarlanma, zıplama, denge gibi hareketler üzerindeki kontrolü anlatmak için kullanılmaktadır.

Küçük kas motor gelişimi ise; aynı zamanda ‘ince motor becerileri’ olarak da adlandırılabilmektedir. Eli ve ayağı kullanma becerileri ile nesne becerilerini kapsar. Tutma, kavrama, yazma, yırtma, çizme, yapıştırma, kesme gibi beceriler örnek olarak gösterilebilir. Bir çocuğun makasla kağıt kesebilmesi, ipe boncuk dizmesi, çatalla zeytin yiyebilmesi, kalemle geometrik şekiller çizebilmesi ince motor becerileri ile alakalıdır.

Gallahue (1982), motor gelişimini çocukluk dönemi ile sınırlayarak incelemiş ve kuramını piramit modeli ile açıklamıştır. Bu modele göre her bir motor gelişim dönemi, bir diğerinin üzerine kurulur. Piramidin temeli, refleksif hareketler dönemini göstermektedir. Bu dönemi, ilkel hareketler dönemi ve temel hareketler dönemi takip eder. Piramidin tepe noktasını spor hareketleri dönemi oluşturur.

DİL GELİŞİMİNİ DESTEKLEMEK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

Okul Öncesi Dönemde Dil Gelişimi
Değerli Anne-Babalar,
Dil kullanımı; kendini ifade edebilmek ve duygu, düşünce ve istekleri açıkça paylaşabilmek için
önemli bir araçtır. Doğumdan itibaren dil gelişimi süreç içinde kendiliğinden ilerlerken oluşabilecek
olumsuz durumlar, yerinde ve zamanında yapılacak müdahalelerle önlenebilmektedir. Anne-baba
olarak sizler de bilinçli minik dokunuşlar ile çocuğunuzun dil gelişimini olumlu yönde etkileyebilirsiniz.

Dil Gelişim Süreci
Küçük çocuklar okula başlayana dek genellikle başkalarının gereksinimlerini anlamak, öğrenmek
ve karşılamak için gerçek bir çaba göstermezler. Bunun nedeni bu yaş grubu çocuklarının benmerkezci
olmasıdır. Dolayısıyla küçük çocuklarda görülen konuşmalar da ben merkezlidir ve çocuk konuşurken
genelde başkalarının görüş açısını dikkate almaz.
Normal gelişim eğrisinde yer alan ve üç yaşına gelen çocuk, dili büyük bir istekle kullanmaya
başlar ve yeni kelimelere karşı ilgi duyar. Bu yaşlardaki çocuklar dil konusunda büyük gelişme
kaydetmiş olsalar da henüz kendilerini açık ve net olarak ifade edemeyebilirler ve zaman zaman
konuşma bozuklukları da görülebilir.
Dört yaşına gelen çocuk anadilini daha rahat kullanmaya başlar. Hoşlandığı veya hoşlanmadığı
durumları daha net ifade edebilmekte ve daha anlaşılır konuşmaktadır. Neden, niçin, nasıl ve ne zaman
gibi soruları ısrarla sorarlar.
Beş yaş çocuğunun, insanlarla olan kişisel ve sosyal ilişkileri düzgün ve anlamlı cümleler yoluyla
artmıştır. Dile hakim olmak beraberinde yalnızca düşüncede değil gramerde de bir düzey gerektirir.
Çocuğun dil gelişim sürecinin içine karmaşık hatta yabancı gelen yapılar girmeye başlar ve çocuk bu
yapıları çözümlemek için uğraşır. Bu dönem boyunca da sözcük bilgisinde artış sürmektedir.
Gerçek sözlü iletişim, anlamlı sözcükleri cümle haline getirebilme ve başkalarının söylediklerini
anlayabilme yeteneğidir. Burada başlıca ilkeler şunlardır:
 Diğerlerinin dilini anlamak
 Kelimeleri doğru telaffuz etmek
 Sözcük dağarcığını geliştirmek
 Sözcükleri cümle içine doğru yerleştirebilmek

Telaffuz Etme
Telaffuz, daha çok taklitle öğrenilir. 12-18 ay arasında çocuğun söyledikleri ailesi
dışındakiler için anlaşılmaz durumdadır. 18. aydan 3 yaşına kadar çocuk birçok sözcük söyler,
ama telaffuzda çok az ilerleme gösterir. Bu da çocuğun anlaşılmamasına neden olur.
Telaffuzda kişisel farklılıklar da rol oynar. Bu farklılıklar kısmen ses mekanizmasının gelişimine
bağlı olup, anlamlı sözcük kurması için çocuğa yardım ve rehberliğe dayanır. Sözcükleri
telaffuz etmek, sesli ve sessiz harfler yönünden de farklılık gösterir. Çocuklar için en erken telaffuz edilebilen sessiz harfler t,p,b,m,n’dir. Kolay sesli harflerse i,a,e,u’dur. Telaffuzu zor
sessiz harflerin başında z,v,d,s,g sayılabilir.

Sözcük Dağarcığı
Sözcükler, en güçlü sosyal araçlardır. Çocuğun konuşması geliştikçe kendi
hareketlerinin kontrolü ve planlaması da artar. Buna bağlı olarak çocuğun kendi hareketlerini
düzenlemedeki sözcük gücü, başkalarını yönetmedeki gücünü de ortaya çıkarır. Çocuk
zamanla ihtiyacı olan sözcükleri kullanmasını öğrenir. İhtiyaç sırasında ya yeni bir sözcük
öğrenir ya da mimik ve ağlama yoluyla bu ihtiyacını karşılamaya çalışır. Çocuğun sözcük
dağarcığı, kendi kendine ya da başkalarına sorarak öğrendiği sözcüklerden oluşur.
Sözcük dağarcığının genişliği, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi için önemlidir. Çocuk
toplumda etkin olabilmek için diğerleriyle anlaşabilmelidir. Çocuğun sözcük dağarcığının sınırlı
olması, onu toplum dışı bırakabilir. Çocuk bir şey söylemek isteyip de sözcük yetersizliği
nedeniyle derdini anlatamadığı zaman hayal kırıklığına uğrar. Anlaşılmadığı zaman ise kendini
anlamayan kimseye karşı öfke duyar ve bu kişilerin kendisini anlamak istemediklerini
düşünür. Çocuğun yazısı da sözcük dağarcığına bağlıdır. Bazı uzmanlara göre, çocuğun bildiği
sözcük sayısı okuldaki başarısını gösterir. Sözcükler, bir anlamda çocuğun hayatı algılayışının
bir göstergesidir.

Cümle Kurma
İlk cümleler, yalnızca bir sözcüklüktür. Bunların mimiklerle birleştirilmesiyle bir cümle
meydana gelir. Örneğin, çocuk “Ver” sözcüğünü bebeğe bakarak söylerse, biz bunu “Bebeği
bana ver.” şeklinde anlarız. 2 yaşından itibaren ise cümleler “Yatağa git.”, “Su iste.”, “Bebeği
tut.” gibi cümleler haline gelir. Cümleler genellikle 4 yaşında gramer açısından tamamlanır.
Cümlelerin uzaması ise, çocuk 9,5 yaşına gelene kadar devam eder. Bazı uzmanlar, geçmişe
göre çocukların daha fazla sözcükle konuşmasını okul öncesi eğitim kurumlarının açılmasına
ve anne babaların çocuklarıyla daha yakından ilgilenmelerine bağlamaktadır.
Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler Nelerdir?
Sağlık: Şiddetli ve uzun hastalıklar çocuğun konuşmasını erteleyebilir. Hastalık
nedeniyle başkasıyla haberleşmesinin kısıtlanması da onun konuşmasını geciktirir. Ayrıca
böyle durumlarda çocuk konuşmaya az teşvik edilir, kendini iyi hissetmez ve her isteği
önceden yapılır.
Zekâ: İki yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle, zekâsının ilişkisi olmamasına karşın,
iki yaşından sonra dil gelişimiyle IQ arasında sıkı bir ilişki olduğu görüşü bulunmaktadır. Dil,
zekâya bağlı olarak gelişir.
Sosyo-ekonomik koşullar: Dil gelişimindeki değişiklikler, sözcük dağarcığının sınırı,
dilin doğru kullanılışı ve ifade etme becerisi çocuk büyüdükçe gelişir. Çocuğun dil gelişiminde
rol oynayan çevresel faktörlerin yanı sıra çocuğun okuduğu kitap sayısı, anne-babanın onunla
meşgul olma derecesi ve oynadığı oyunların da rolü söz konusudur. Anne-babasıyla uzun süre
birlikte olan çocuk daha düzgün konuşur. Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan aileler, iyi
konuşmaya daha çok önem verdiklerinden, çocuklarına daha iyi model olurlar ve çocuklarının
çabuk ve düzgün konuşabilmesi için çaba harcarlar.
Cinsiyet: Genelde konuşma konusunda erkek çocuklar, kızlara göre geride kalabilirler.
İlk yıllarda cinsiyet farkı yoktur ve çocuklar annelerini örnek alarak hecelerler. Ancak bir süre
sonra kızlar anneyi, erkekler de babayı örnek almaya başlarlar.
Aile ilişkileri: Bakımevlerinde büyüyen çocuklar, aile içerisinde büyüyenlere oranla
daha çok ağlar, daha az hecelerler. Bakımevlerindeki çocukların daha geç konuşmayı
öğrenmeleri göstermiştir ki, sıkı kişisel ilişkiler dilin gelişiminde önemli bir etkendir. Aile
bireyleri, özellikle anne ile çocuk arasındaki sağlıklı ilişkiler, dil gelişimini olumlu yönde etkiler.
Bu noktada ailenin genişliği de önemlidir. Ailede tek olan çocuk, daha çabuk, iyi ve düzgün
konuşma olanağına sahiptir çünkü tek çocuk annenin ilgi merkezidir.Konuşmaya teşvik: Çocuğu hafta sonları çocuk tiyatrosuna götürmek, bol resimli
masal kitapları okumak, birlikte müze ve benzeri tarihi yerlere gitmek ve gidilen yerler
hakkında sürekli konuşmak onu teşvik eder. Kendileriyle konuşulan ve ilgi gösterilen çocuklar,
konuşmak için cesaretlenirler. Çocuğa kitap okunduğunda, oyun gruplarına sokulduğunda
çocuğun konuşmak için daha çok cesaretlendiği görülmüştür. Çocuk, söylediği sözcük
anlaşılmadığı ya da komik görülüp gülündüğü zaman hayalkırıklığına uğrar. Ancak çocuk
büyüdükçe bu sözcükleri daha düşünerek kullanmaya ya da tam olarak bilmediği sözcükleri
kullanmamaya özen gösterir.

Dil Eksiklikleri Nelerdir?
Telaffuz, çocuk için karmaşık bir beceridir. Bütün çocuklar bazı telaffuz eksiklikleri
gösterirler. Ancak bu durumun uzun sürmesi halinde bir sorun olarak ele alınmalıdır. Çünkü
bu eksiklikler tümüyle hatalı öğrenmeye bağlıysa, kısa sürede düzeltilebilir. Ama dil
mekanizmasının eksikliğine dayanıyorsa, bu daha uzun süreli bir çalışma gerektirir. Genellikle
bu eksiklik, dil tutukluğundan, dudak ve dişlerin şekilsiz olmasından meydana gelir. Diğer
nedenler ise, yanlış öğrenmeye, kasların zayıflığına ya da az işitmeye bağlıdır.
Dildeki eksiklikler ikiye ayrılır:
 Dil hataları: Çocuksu konuşmadan gelen hatalar genellikle yanlış öğrenmeden
kaynaklanır. Kimi anne-babalar sevimli olduğu düşüncesiyle çocuğu böyle
konuşmaya teşvik ederler.
 Dil bozuklukları: Bazı dil bozuklukları organik nedenlere dayanırken, çoğunlukla
çocuğun duygusal açıdan incinmesi sonucunda görülür. Dil bozuklukları daha çok
anne veya babanın aşırı otorite gösterdiği, annenin disiplinli, babanın pasif kaldığı ya
da annenin çocuğu hırpaladığı evlerde görülür.

Erken Yaşta Yabancı Dil Öğreniminin Dil Kazanımına Etkileri Nelerdir?
Anadil çocuğun sürekli duyduğu ve baskın şekilde kullanmayı tercih ettiği dil olarak
tanımlanır. Bir çocuğun bebeklikten 3 yaşına kadar olan zamanda çevresinde sürekli olarak
konuşulan dili, ana dili olarak benimsemesi beklenir. 0-6 yaş aralığında beynin dil öğrenme
becerisini kapsayan bölümü oldukça aktiftir. Çocuklar çevrelerinden duyduklarını hızla
kaydetme yetisine sahiplerdir. Özellikle ergenliğe kadar olan zaman diliminde, dil öğrenmeye
yatkınlığın sürdüğü görülmektedir. Bu süreçte, yabancı dil öğreten kişinin aksanı ve telaffuzu
çok önem taşır çünkü çocuklar yeni öğrendiği kelimeleri nasıl duyarsa o şekilde öğrenir ve
ifade eder.
Daha önceki yıllarda çocukların önce kendi anadilini öğrenmesi, daha sonra ikinci ve
üçüncü dili öğrenmesi gibi hipotezler bulunmaktaydı. Son yıllarda yapılan araştırmalar
çocuğun küçük yaşlardan itibaren çok sayıda dille tanışmasının avantajları olduğunu
belirtmektedir.
Çocukların zihinsel ve duyusal üstünlüklerinden ve esnekliklerinden dolayı yabancı dil
öğretiminin erken yaşlarda çok daha etkin sonuçlar verdiği görülmektedir. Erken yaşta
yabancı dil öğretimi, çocukta düşünmeye yönelik kıvraklık ve esnekliği, dinleme yetisini ve
hassasiyetini geliştirir. Aynı zamanda anadilinde anlama kabiliyetini geliştirirken, çocuğa
insanlar ile daha kolay iletişim kurma olanağı sağlar.
Eğer bir bebekle düzenli ve tutarlı şekilde 2 hatta daha fazla dil konuşuluyorsa, belirli
bir yaşa geldiğinde bu dillerin hepsini anlama ve kullanma kapasitesi ortaya çıkacaktır.
Burada kritik olan nokta, çocukla iletişimde olan kişilerin dilleri düzenli ve tutarlı şekilde
çocukla konuşuyor olmasıdır. Eğer erken yaşlarda dilleri sunar sonradan hiç kullanmazsanız
dillerin unutulması öğrenilmesi kadar hızlı olacaktır.
Bugünün küreselleşen dünyasında daha etkin olabilmek için öğrencilerin küçük yaşta
farklı diller ve kültürlerle tanışması son derece önemlidir. Çocuklar ne kadar küçük yaşta farklı
dil ve kültürlerle kitaplar, filmler, şarkılar ve nesneler aracılığıyla karşılaşırsa farklı kültür ve dillerle iç içe geçmiş dünyamızda kendilerini o kadar rahat hissedeceklerdir. Çift dilli olmak,
farklı dil yapılarını ve farklılıkları barındıran dünyamızı daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Çocukların Dil Gelişimini Desteklemek İçin Neler Yapılabilir?
 Diğer çocuklarla iletişime girmesine, onlarla oyun oynamasına olanak sağlamak,
 Resimli kitapları inceleyerek, resimleri anlatmasına fırsat vermek,
 Yaş seviyesine uygun kitaplar okumak,
 Zıtlık içeren kelime oyunları oynamak, kelimenin zıttını bulmasını istemek (sıcak-soğuk,
kısa-uzun gibi),
 Sohbet ederken zamana ilişkin kavramları kullanmak (bugün, yarın, şimdi gibi),
 Kendinize ait kelime oyunları türetmek ve oynamak,
 Birlikte şiir, bilmece, hikaye yaratmak veya okumak,
 Sözcük bulma oyunları oynamak (kırmızı olan nesneleri sayma, meyvelerin isimlerini
söyleme gibi),
 Hafta sonları çocuk tiyatrosuna götürmek,
 Gezilip görülen yerler ile ilgili sohbet etmek,
 Harfleri söyleyemediği zamanlarda alay etmemek,
 Söyleyemediği harfleri sevimli bulup pekiştirmemek,
 Kağıt ve kalemle vakit geçirmesine zemin hazırlamak, kelimelerin hangi sesle
başladığını bulmayı amaçlayan fonolojik farkındalığa yönelik oyunlar oynamak,
 Kitap okurken hikayeyi durdurup devam etmesini, tamamlamasını istemek,
 Harfleri ya da kelimeleri doğru kullanmaya başladığı zamanları fark ettiğinizde takdir
etmek,
 Yanlış söylediği kelimeleri tekrar etmek ve doğrusunu söyleyerek model olmak,
 Evet-hayır cevabı alacağınız sorular sormak yerine, detaylı cevap alabileceğiniz sorular
sormak,
 Çocuğunuz kısa kelimeler kullanarak iletişime geçtiğinde, bu kelimeleri daha uzun
cümleler haline getirerek ona örnek olmak; 3-6 yaş grubu için dil gelişimini hızlandırıcı
faktörlerdir. Dil becerileri sonucunda gelişen iletişim yetenekleri, toplumsal ve bilişsel
gelişimin artmasını sağlamaktadır.